12 Eylül 2009 Cumartesi

“Aşk olsun abi, bizde yalan olmaz...”


Çağan Irmak sinema kariyerindeki ikinci filminde “Mustafa Hakkında Her Şey”; yalanlar, pişmanlıklar, intikam ve sosyal sınıf eleştirisine odaklanıyor.

Önce kısaca hikâye: Zengin, genç ve başarılı – ve günümüzdeki birçok çift gibi tek çocuklu- bir adam olan Mustafa’nın (Fikret Kuşkan) tıkır tıkır işleyen düzeni günün birinde karısı Ceren’in (Başak Köklükaya) bir trafik kazasında ölmesiyle bozuluyor. Tabii, kaza sırasında karısının yanında kimin olduğunu öğrendiğinde Mustafa öfkeleniyor ve öfkesi, bu kişinin taksici Fikret’in(Nejat İşler) olduğunu öğrenmesiyle daha da artıyor. (Mustafa’nın tabiriyle bu tür alt tabakaya insanlar ‘bu hayatın, bu dünyanın safraları’dır. Bu insanların dışkıları bile farklı kokuyor!) Mustafa’nın öfkesi biraz dinince bu taksicinin kim olduğunu araştırmaya başlıyor ve araştırması bu ‘safra’nın karısının âşığı olduğunu ortaya çıkarmasıyla sonuçlanıyor. Kaza sonucunda Mustafa, hastanede yattığı için Fikret onu buluyor ve bir hasta bakıcı vasıtasıyla Fikret’le ilgili birçok bilgiye ulaşıyor. (Başlık da bu hasta bakıcının Mustafa ile diyalogundan alıntı. Belki de Mustafa’ya yalan söylemeyen tek kişi bu hasta bakıcı)

"Ekmekleri kızarttım, hadi kahvaltı edelim..."

Fikret hastaneden çıkar çıkmaz Mustafa onu kaçırıyor ve şehir dışındaki yazlığına götürerek kendine özgü metotlarla –çoğunlukla işkence ederek- konuşturmaya çalışıyor. Burada kimi zaman gerçekçilikten uzak sahneler de görüyoruz. Örneğin; Mustafa’nın şiddet uygularken Fikret’in “Abi, çişim geldi” ya da Mustafa’nın “Ekmekleri kızarttım, hadi kahvaltı edelim” demesi gibi sahneler fazla zorlama gibi görünüyor. Bunların dışında iyi oynanmış sahneler de var: Mustafa’nın restoranda garsonu aşağıladığı sekans, karakterini ortaya koyması açısından dikkate değer görünüyor. Diğer bir sahne de Mustafa’nın annesiyle (Şerif Sezer) telefonla konuşurken tatilini anlattığı plan tam bir ironi bombası olarak karşımızda duruyor. Göze çarpan üçüncü bir sahne ise Mustafa’nın karabasan gördüğü sahne. Fakat seyirci olarak beni rahatsız bir sahne, Mustafa’nın firma içinde kaybolan paranın bulunması için gösterdiği çaba. Bu paranın akıbeti ne oluyor, seyirci olarak bilmek istemek hakkımız diye düşünüyorum. Bununla ilgili şöyle bir örnek vereyim: Nuri Bilge Ceylan’ın “Uzak”ında evde görülen bir fare vardır ve Mahmut’un (Muzaffer Özdemir) bu fareyi yakalamak için uyguladığı yöntemleri görürüz ve sonunda fare yakalanır. Yani, demek istiyorum ki, “Uzak” filmindeki en önemsiz hikâye bile sona erirken böyle “Mustafa Hakkında Her Şey”de bu noktayı göremiyoruz.

Siyah kostüm meselesi

Oyunculuklara gelince, Fikret Kuşkan elinden geleni performansı ortaya koymaya çalışıyor ve başarılı da oluyor. Kısmen aksadığı olsa da rolünün hakkını veriyor. Bir de, şu siyah kostüm meselesi var: Siyahın gücü temsil ettiğine inanıldığı yaygın bir görüş bulunuyor. Oysa, siyah ağırlıkla yokluğu ve ölümü simgeliyor, birçok insana göre. (Kişisel bir not: Ortaokuldaki resim öğretmenimiz bize resimlerimizi kesinlikle siyahla boyamamamız gerektiğini tembih ederdi. Çünkü siyah bir renk değildi. Aynı şekilde beyaz kullanmamamız da gerekiyordu, o da renkten sayılmıyordu!) Burada mavi renk kullanılsa daha başarılı bir sonuç alınırmış gibime geliyor. Çünkü, mavi daha çok güven ve otoritenin rengi. (ABD başkanları ve devlet adamlarının maviyi tercih etmelerinin nedeni de böylece ortaya çıkıyor) Nejat İşler ise taksici rolünde üzerine düşeni yapıyor, ‘safra’lık kendisine yakışıyor. Ceren’e can veren Başak Köklükaya ise aldatan eşte kalıcı bir etki yapmıyor.

Ufak bir iki not daha: Filmin jeneriğine de dikkat etmek gerekli. Zira, Çağan Irmak aynı Woody Allen gibi bir tarz oluşturuyor. Nasıl ki, Allen’ın filmlerinde tek tip jenerik var, Irmak da aynı yoldan ilerliyor. Yani, siyah fon üzerine kırmızı fontlarla akıp giden jenerikler görüyoruz. Müzikler ise Mor ve Ötesi imzalı ve filmin atmosferini bütünleyerek seyircinin filme daha iyi yoğunlaşmasına katkıda bulunuyor. Bir de kurgu için bir iki söz söyleyelim: Sanki sahne bitmeden kararma oluyor ve bu da gözü yoruyor.Filmdeki yan hikâye de yalan ve pişmanlık temasını tamamlayarak gerilimi artırmaya yardımcı oluyor.

Özetlemek gerekirse, “Mustafa Hakkında Her Şey”, Çağan Irmak’ın ilk filmi “Bana Şans Dile”den daha olgun bir film olmakla birlikte aksaklıkları da bulunuyor. Irmak işini bilen bir yönetmen ve bu alanda gidecek daha uzun yol var önünde.

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY

Senaryo - yönetmen: Çağan Irmak

Görüntü Yönetmeni: Selahattin Sancaklı

Müzik: Mor ve Ötesi

Yapım yılı ve ülkesi: 2004 - Türkiye

Süre: 115 dk

Oyuncular: Fikret Kuşkan (Mustafa), Nejat İşler (Fikret), Başak Köklükaya (Ceren), Şerif Sezer (Mukaddder), Arda Seçgün (Kerem)

8 Eylül 2009 Salı

ABD sinemasında bu yaz kazananlar ve kaybedenler


ABD’deki her endüstri bütün bir yıl kötü şekilde geçirirken tek bir endüstride işlerin yolunda gittiği söylenebilir: Sinema. 2009 yılı bütün zamanların en yüksek gişe hasılatına sahip bir yıl olarak dikkat çekiyor.

movies.yahoo.com’da Matt McDaniel imzasıyla yayımlanan habere göre, ABD’deki sinema endüstrisinin 1 Eylül’e kadar olan brüt gişe hasılatı 7,2 milyar dolara ulaşmış. Bu ise geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 6,7 artış anlamına geliyor. İşte, kazananları ve kaybedenleriyle bu sezon ABD sinemasına damgasını vuran filmler:

Yılın en büyük sürprizi: Felekten Bir Gece (The Hangover)

Toplam ABD hasılatı: 270,237,753 dolar

Evet, oyuncu kadrosunda herhangi bir A sınıfı yıldız oyuncu bulunmamasına ve 17 yaş sınırı getirilmesine rağmen bu yaza damgasını bu film vurdu. Bununla birlikte “Felekten Bir Gece” yürütülen komik bir pazarlama kampanyasıyla 45 milyon dolarlık açılışa imza atarak ağızdan ağıza şöhretinin yayılmasıyla 10 hafta boyunca ilk 10 sıradaki yerini korudu. (Ayrıca filmin 2. bölümü için hazırlıkların başladığını söylemekte yarar var)

Yılın en büyük kaybedeni: Land of the Lost

Toplam ABD hasılatı (brüt): 49,438,370 dolar

“Felekten Bir Gece”ye karşı gösterime çıkan “Land of the Lost” beklentilerin altında bir hasılata ulaştı. 1970’li yılların kült çocuk şovu olan “Land of the Lost”, yeniden uyarlamasında Will Ferrell gibi tanınmış yıldızlar olmasına rağmen “Felekten Bir Gece”nin yarısı kadar hasılata ulaştı.

Yılın en büyük kazananı: Transformers: Revenge of the Fallen (Transformers: Yenilenlerin İntikamı)

Toplam ABD hasılatı (brüt): 399,416,040

Hiç kimse bu filmin 2007’deki başarısına ulaşacağını beklemiyordu ama ulaştı. “Transformers: Yenilenlerin İntikamı” Çarşamba günü açılış yapan filmler arasında en yüksek hasılatı yaptı. Filmin çok yakında 400 milyon dolar barajını aşan filmler listesine gireceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Yılın en büyük uluslararası başarısı: Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı ( Ice Age: Dawn of the Dinosaurs)

Toplam yurtdışı hasılatı (brüt): 613,790,529

“Buz Devri” serisinin üçüncüsü ABD’de 193 milyon dolarlık hasılat yaparak ikinci filmin az altında bir rakama ulaştı. Filmin gerçek başarısı ise yurtdışında ortaya çıktı ve ABD’nin üç katı bir gişe hasılatıyla yapımcılarını sevindirdi.

Yılın en önemli bağımsız filmi: (500) Days of Summer

Toplam ABD hasılatı (brüt): 25,203,886 dolar

Bu küçük romantik komedi önce Sundance’te sinemaseverlerin kalbini kazandı. Yakaladığı olumlu havayla da Temmuz ortasında bin 1oo’den fazla gösterime girerek maliyetinin üç katı gişe rakamına ulaştı.

Dünyanın en büyük gişe hasılatı: Harry Potter ve Melez Prens (Harry Potter and the Half-Blood Prince)

Toplam dünya hasılatı (brüt): 895,958,075 dolar

Harry Potter hayranları serinin altıncı bölümünü iki sene beklemek zorunda kaldı. Fakat bu bekleyiş gişe hasılatında yapımcılarını karşılıksız bırakmadı. “Harry Potter ve Melez Prens” bu yılın en brüt açılışını yapan ikinci yapım olurken serinin de en iyi ikinci filmi olarak sinema tarihindeki yerini aldı.