28 Temmuz 2009 Salı

"Halk Düşmanları" yeni bir "Heat" değil!


En sonda söylenmesi gerekeni en başta söyleyeyim: Yönetmen Michael Mann’ın “Halk Düşmanları” (Public Enemies) yeni bir “Son Mohikan” (The Last of the Mohicans) veya “Büyük Hesaplaşma”(Heat) değil. Neden olmadığını açıklayayım: Sinemada öyküleme tekniğinde “zorunlu sahne” denen bir teknik vardır. Bu sahnede kahraman ve karşı kahraman karşıya gelir, seyirci de bu anı heyecanla bekler. Ama bu filmde bunu göremiyoruz. (Evet, karşı karşıya gelip gelmedikleri şüpheli olan bir sahne var ama…) Dikkat çeken diğer bir nokta ise HD kamera kullanımı. Bu kameraların film çekim maliyetlerini düşürdüğünü biliyoruz ama seyir zevki azalıyor ve gözü rahatsız ediyor. Perdede çoğu zaman kum görmek sanki ayarı bozulmuş TV’de film seyretmeye benziyor.

Kısaca filmin konusundan bahsetmek gerekirse; “Halk Düşmanları” ABD’de 1930’lu yıllarda yaşanan Büyük Buhran yıllarının ünlü banka soyguncusu John Dillinger’ın hayatının son dönemlerini anlatıyor. Dillinger ve çetesi polisle dalga geçmeyi seviyor ve hapse atıldığı her seferde bir yolunu bularak kaçmayı başarıyor. Buna bir de polisin yetersizliği eklenince Dillinger ve tayfası millî bir mesele haline geliyor. Daha fazla detaya gerek yok sanırım, zira sonu, başından belli bir film “Halk Düşmanları”.

Depp ve Bale vasat, Cotillard sınıfı geçiyor

Biraz da oyunculuklara bakalım: Johnny Depp’in masum yüzüyle bu role ne kadar uygun olduğu tartışmalı. Fakat usta oyuncu filmin sonlarına doğru toparlanıyor ve “eh, işte!” dedirtiyor. Dillinger’ın peşindeki Ajan Melvin Purvis rolündeki Christian Bale, Depp kadar bile varlık gösteremiyor. Dillinger’ın sevgilisi Frechette’i oynayan Marion Cotillard ise filmin erkeklerini kıskandıracak bir performans ortaya koyuyor.

Filmden akılda kalan bölümlere gelince, Dillinger ve ekibinin sinemada film seyrederken perdede kendi ihbarını gördüğü sahne göz doldurucuydu. Dillinger’ın Chicago Emniyet Müdürlüğü binasına girerek kendisi için binada özel hazırlanan büroyu gezmesi ve bu esnada radyoda maç dinleyen polislere maçın sonucunu sorduğu sekans ise hoştu. Bir de, Dillinger’ın Frechette’i çalıştığı yere kadar takip ederek bulması ve kendisiyle birlikte kalıp kalamayacağını sorduğunda Frechette’in, “Ama senin hakkında çok şey bilmiyorum” demesinin ardından Dillinger’ın da üç-dört kısa cümleyle hayatını özetlediği cümle etkileyiciydi.

Filmin genelini ele aldığımızda ise “Halk Düşmanları”nın büyük bir film olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yönetmen Mann’ın filmin geçtiği dönemi başarılı şekilde yansıtması ve görüntü yönetmeni Dante Spinotti’nin usta işi kadrajları filme kısmen de olsa seyredilebilirlik katıyor.
HALK DÜŞMANLARI (PUBLIC ENEMIES)
Yönetmen: Michael Mann
Senaryo: Michael Mann, Ronan Bennett, Ann Biderman ve Bryan Burrough (kitap)
Görüntü Yönetmeni: Dante Spinotti
Müzik:Elliott Goldenthal
Oyuncular: Johnny Depp (John Dillinger), Christian Bale (Melvin Purvis), Marion Cotillard (Billie Frechette)
Süre: 130 dk.
Yapım yılı ve ülkesi: 2009 - ABD
Filmin web sitesi: www.publicenemies.net

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Yeni sezonda Türk filmleri


Artık Ağustos’a, dolayısıyla yeni sinema sezonuna yaklaşıyoruz. Bu vesileyle yeni sezonda gösterime girecek veya girmesi muhtemel Türk filmlerine göz atmak istedik. Bunun için de Star Gazetesi sinema yazarı Alin Taşçıyan ile Sabah Gazetesi sinema yazarı Olkan Özyurt’un 26 Temmuz’da köşelerinde yayımladıkları değerlendirme yazılarına göz gezdireceğiz.

32 film hazır

Olkan Özyurt, “Türk sineması Türkiye gerçeğini anlatacak” başlıklı yazısında şu ana kadar 32 filmin hazır olduğunu belirtiyor ve bunun arkasının geleceğini söylüyor. Özyurt, “Şimdiden vizyona hazır 32 film var. Dahası da gelecek. Şu an memleketin her yeri neredeyse sete dönüşmüş durumda. Anlaşılan eylül sonunda bir 30 film daha vizyona hazır olacak” diyor. Yazısında filmlerin temalarına da değinen Özyurt, bu yıl sinemacıların dertli olduğunu aktarıyor ve “Çünkü bu yılın baskın temaları işsizlik, suç, cinayet, vicdan azabı, aşk, aile dramları, yoksul insan, iletişimsizlik, yalnızlık, hastalık... Dolayısıyla bu yıl beyazperdede pek de iç açıcı hikâyeler izlemeyeceğiz. Ama sanki filmler sayesinde sinema seyircileri Türkiye gerçekleriyle daha fazla yüzleşecek” ifadesini kullanıyor. Özyurt’un sözünü ettiği 32 filmin listesine http://sabah.com.tr/Ekler/Pazar/Guncel/2009/07/26/turk_sinemasi_turkiye_gercegini_anlatacak linkinden ulaşabilirsiniz.

Yaşasın mı, eyvah mı?

Alin Taşçıyan da Alkan Özyurt gibi film sayısının ve çeşitliliğinin arttığında hemfikir ve buna sevinmemiz gerektiğini söylüyor. Taşçıyan, “ ‘Yaşasın!’ mı yoksa‘Eyvah’ mı?” başlıklı yazısında, “Buna rağmen izleyici sayısı artmadığı için avaz avaz ‘Yaşasın!’ diye bağıramıyoruz. Zarar etme olasılıklarını göz önünde bulundurup kısık sesle ‘Eyvah!’ diyoruz. ifadesini kullanıyor. Taşçıyan ayrıca Cemal Şan’dan Seyfi Teoman’a çeşitli yönetmenlerin projelerinden bahsediyor. Yazarın ayrıntılı yazısına http://stargazete.com/pazar/yazar/alin-tasciyan/-yasasin-mi-yoksa-eyvah-mi-203646.htm linkinden ulaşmak mümkün.

Ana akım sinemada merakla beklenen filmler arasında Cem Yılmaz’dan “Yahşi Batı”, Togan Gökbakar’dan “Recep İvedik-3”, Yılmaz Erdoğan’ın BKM Mutfak oyuncularıyla kotardığı “Neşeli Hayat”, Okan Bayülgen’in hiciv türündeki “Kanal- i- zasyon”’u, Uğur Yücel’in polisiyesi “Ejder Kapanı”, Çağan Irmak’ın bir anne - oğul ilişkisini ele aldığı “Karanlıktakiler” yer alıyor.

Sanat filmleri alanında ise şahsen beklediğim yapıtlar arasında Zeki Demirbukuz’un Nihad Sırrı Örik’in romanında uyarladığı “Kıskanmak”ı, Mahmut Fazıl Coşkun’un bir rahibe adayı ile İstanbul'a atanan müezzinin yakınlaşmasını ele alan “Uzak İhtimal”i, Aslı Özge’nin seyyar çiçek satıcısı, dolmuş şoförü ve bir polisin hikâyesini anlattığı “Köprüdekiler”i ve Reha Erdem’in bir hırsızın öyküsünü aktardığı“Kosmos”u.

Yeni sezondaki Türk filmlerine ilişkin elimizdeki ilk bilgiler yukarıdaki gibi. Yabancı filmler hakkındaki program netleştikçe buradan paylaşacağım.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

"Açıyorum barı, her şey hazır..."


Evet, “Her Şey Çok Güzel Olacak” başlıktaki cümle üzerine kurulu. Cem Yılmaz’ın sinema kariyerindeki ilk fimi olan “Her Şey Çok Güzel Olacak”, tam bir kaybeden hikâyesi. Bunun yanı sıra, parçalanmış bir ailenin ve birbirlerine sevgilerini gösteremeyen iki kardeşin konu edildiği bir film “Her Şey Çok Güzel Olacak”. Hikâye kısaca şöyle: Bir kavga sonucu ayrılıp bir kavga sonucu birbirlerini bulan Altan Çamlı (Cem Yılmaz) ve Nuri Çamlı (Mazhar Alanson) isimli kardeşlerden Altan’ın bar açma sevdası yüzünden Bodrum yollarına düşmesi. Tabii, bu yolculukta Nuri de yerini alıyor ve olaylar gelişiyor. Altan’ın ağabeyi Nuri’nin çalıştığı ecza deposundan –Altan’ın ifadesiyle- “kafa bulduran” ilaçları çalarak Bodrum’daki mafya elemanına satması ve İstanbul’a geri dönmeleri filmin temel direği.

Üçkâğıtçı Cem Yılmaz!

Kendisi öyle olduğunu kabul etmese de, üçkâğıtçı Altan, girdiği hiçbir işte tutunamayan (Örneğin, “tekne tutuyor” deyip tekne işini bırakmış!) tam bir “anasının gözü” denebilecek bir karakter. “Anasının gözü olma” durumu, tabii ki eşi Ayla’ya (Ceyda Düvenci) sökmüyor. Buna karşılık ağabeyi Nuri de kendi halinde, sakin bir ilaç dağıtıcısı (“İlaç” dediysek, uyuşturucu değil! İşi ecza deposunda günlük olarak dağıtıma çıkarak ilgili yerlere ilaç vermek). Bu sakin adamın en büyük merakı ise hız manyağı spor otomobiller!

Diğer oyunculuklara gelince, Altan ve Nuri’nin huysuz babası rolünde rahmetli Selim Naşit Özcan, kelimenin tam anlamıyla döktürüyor. Çocuklarını sevmekle birlikte bunu pek göstermiyor ve çocuklarıyla her görüştüğünde küfürlerle fırçalıyor. Altan’ın karısını canlandıran Ayla da (Ceyda Düvenci) rolünün hakkını veriyor. Bodrum’daki mafya elemanı Nusret de (Mustafa Uzunyılmaz) üzerine düşeni yapıyor ve esere katkıda bulunuyor.

Ömer Vargı’nın yönetmenliğe parlak girişi

“Her Şey Çok Güzel Olacak” Cem Yılmaz’ın ilk filmi olmasının yanı sıra sinema kariyerine 1974’te Şerif Gören’in asistanı olarak başlayan Ömer Vargı’nın da yönetmenliğini üstlendiği ilk yapıt. Daha sonra “İnşaat” (2003) ve “Kabadayı”yı (2007) çeken Vargı, “Her Şey Çok Güzel Olacak” ile yönetmenliğe sağlam bir başlangıç yapıyor.

Bir de filmdeki klişe ve orijinalliklere değinmek gerek: Bizim Türkler olarak çok sevdiğimiz, “Bu yabancılarda hiç kıskanma yok abi, kocasının yanında karısına git, sırnaş!” klişesi burada da karşımıza çıkıyor. İkinci ise karının kocasını, kocasının en yakın arkadaşıyla aldatması. Buna karşılık, finalde sote edilen çiçekler sahnesi bir başka güzel. Yine sonlara doğru ceketteki paraların yanması da özgün bir buluş olarak dikkat çekiyor. Bir de, Avrupa Yakası'nda Kubilay ve Gülenay Abi rolleriyle tanınan Vural Çelik (barda turist kız tavlamaya çalışan acemi çapkını oynuyor) ile Nurgül Yeşilçay'ın da (hastanedeki hemşireyi canlandırıyor) sinemadaki ilk performansları olduğunu belirtelim.

Sonuç? “Her Şey Çok Güzel Olacak” konusu, Sadri Alışık bıyıklı Cem Yılmaz’ı, kendi halindeki Mazhar Alanson’u, küfürbaz babası, başarıyla oynanmış yan karakterleri, klişe ve özgün yönleri, ve Mazhar Alanson'un güzel müzikleriyle sinema tarihimizdeki ayrıcalıklı yerini alıyor. TV’de rastlar veya DVD’sini görürseniz kaçırmayın, üzülebilirsiniz.
HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK
Yönetmen: Ömer Vargı
Senaryo: Ömer Vargı, Cem Yılmaz, Hakan Haksun
Görüntü Yönetmeni: Garry Turnbull
Müzik: Mazhar Alanson
Oyuncular: Cem Yılmaz (Altan Çamlı), Mazhar Alanson (Nuri Çamlı), Ceyda Düvenci (Ayla Çamlı), Selim Naşit Özcan (Cevat Çamlı), Mustafa Uzunyılmaz (Nusret)
Süre: 105 dk.
Yapım yılı - ülkesi: 1997 - Türkiye

İyi ama tavuğa ne oldu?...


Bildik Amerikan hikâyesi: Bekârlığa veda partisi ve bunun ardından yaşananlar. Adamlarımız Alan (Zach Galifianakis), Doug (Justin Bartha), Phil (Bradley Cooper) ve Stu (Ed Helms) iki gün sonra evlenecek arkadaşları Doug’ın bekârlığındaki son günlerinin tadını çıkarması için Las Vegas’a gidiyorlar. Gidiyorlar ama başlarına gelenlerden sonra ne yaptıklarını hatırlamıyorlar (Striptizciyle evlenmeler, iddia üstüne kendi dişini çekmeler, polis arabası çalmalar, kumar oynayıp büyük paralar kazanmalar vs). Ertesi sabah kiraladıkları lüks suitin salonunda bir tavuk, banyosunda bir kaplan ve diğer odalardan birinde de bir bebek ile uyanıyorlar. Film Alan, Stu ve Phil’in Doug’ı bulma çabaları, bu sırada yaşadıkları komiklikleri ve bir önceki gece ne yaptıklarını hatırlamaya çalışmaları üzerine kurulu. Hatırlama işlemi sırasında ise ipuçları kahramanlarımıza yardımcı oluyor.

Alan karakterine dikkat!

“Felekten Bir Gece”yi (The Hangover) ABD’de ‘Road Trip’, ‘Old School’, ‘Starsky & Hutch’ gibi filmleriyle tanınan Todd Philips yönetmiş. Senaryoda ise Jon Lucas ve Scott Moore’un imzası bulunuyor (İkilinin yazdığı ve Mark Waters’ın yönettiği “Hayalet Sevgililerim” -“Ghosts of Girlfriends Past” ise 24 Temmuz’da gösterime giriyor). Filmin karakterleri ustaca gözlemlenmiş ve oynanmış. Senaryo da bu karakterlere uygun şekilde akıcı ve seyirciye, “Peki, bu sahneden sonra ne olacak?” dedirtecek şekilde ilerliyor. Karakterler deyince Alan’a ayrı bir parantez açmak gerekiyor: Filmdeki birçok esprinin kaynağı Alan. Özellikle “Köpekleri salmaya hazır mısınız beyler?” esprisi filmin lokomotiflerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca yan karakterler de başarılı: Mike Tyson ve Çinli mafya lideri rollerinin hakkını veriyor. Filmde “Yağmur Adam”a yapılan göndermelere de dikkat! Yapıma ilişkin diğer notlara gelince: ABD’de 10 günde 105,4 milyon dolar hasılata ulaşarak dikkatleri üzerine çekti. Yapımcılar bunun üzerine filmin ikinci bölümünü çekme kararı aldılar. Türkiye’de duruma baktığımızda ise http://www.boxofficeturkey.com/' un verilerine göre, 10 günde yaklaşık 40 bine kişiyle buluşan yapım 390 bin TL’lik hasılata ulaşmış durumda.

Toparlamak gerekirse, yaz sıcağında, eli yüzü düzgün gülmek için bire bir film. Başlık mı? Filmi seyredince anlarsınız!

(Bir gözlem de, filmi seyrettiğim Astoria AVM’deki Cinebonus’a ilişkin: Tamam, ses düzeni, koltuklar vs iyi de, kıpkırmızı dekorasyon gözü çok rahatsız ediyor. Diğer Cinebonus’larda da film seyrettim ama Astoria’daki Cinebonus’a mecbur kalmadıkça gideceğimi düşünmüyorum)
FELEKTEN BİR GECE
Yönetmen: Todd Philips
Senaryo: Scott Moore, Jon Lucas
Görüntü Yönetmeni: Lawrence Sher
Müzik: Christophe Beck
Oyuncular: Bradley Cooper (Phil Wenneck), Justin Bartha (Doug Billings), Ed Helms (Stu Price), Zach Galifianakis (Alan)
Süre: 100 dk
Yapım yılı - ülkesi: 2009 - ABD